Ülkemizde kadına yönelik şiddet ve cinayetler maalesef sürekli bir artış göstermekte. Son günlerde yaşanan bir olay, bu korkunç sorunu bir kez daha gözler önüne serdi. 28 yaşındaki Sinem, eski erkek arkadaşı tarafından katledildi. Sinem, yaşadığı şiddetli olaylar sonrasında mahkemeden uzaklaştırma kararı aldı. Ancak bu karar ne yazık ki hayatını kurtaramadı. Sinem’in katili, mahkeme kararını hiçe sayarak balkondan tırmanarak evine girdi ve onu acımasızca öldürdü. Bu talihsiz olay, toplumda kadına yönelik şiddet konusunda farkındalık oluşturmayı bir kez daha gündeme getirdi.
Uzaklaştırma kararı, mağdurların korunması için aldıkları yasal bir haktır. Ancak pek çok kadının yaşadığı gibi, bu kararlar uygulanmadığında ve fail kararlara uymadığında herhangi bir koruma sağlamamaktadır. Sinem’in durumunda olduğu gibi, mahkemeden çıkan bu tür kararlar, çoğu zaman sadece bir kağıttan ibaret kalıyor. Sinem’in yaşadığı şiddet, çoğu kadın için tanıdık bir hikaye. Kadınlar, boşanma ya da ayrılma sonrası tehditler, şiddet ve stalking gibi durumlarla karşılaşabiliyor. Diğer taraftan, toplumsal normlar ve kadına yönelik makbul davranış biçimleri, kadını bir hedef haline getirebiliyor.
Bu olayın ardından birçok kadın hakları savunucusu, toplumda kadınların yaşamlarını tehdit eden duruma karşı farkındalık yaratmak için harekete geçti. Medya kuruluşları ve sosyal medya platformları, Sinem’in yaşadığı trajediyi gündeme taşırken, bazı aydınlar bu tür olayların önüne geçmek için alınması gereken önlemleri tartışmaya açtı. Ülkemizde etkili bir yasal koruma mekanizması oluşturulması, eğitim programları, bilinçlendirme kampanyaları gibi çeşitli çözümler önerilmektedir. Ayrıca, polisin ve yargının bu tür durumlara daha hassas yaklaşması gerektiği vurgulanmaktadır. Bireylerin yaşadığı travmaların, toplum tarafından daha iyi anlaşılması gerektiği gerçeği, bu tür vakaların önüne geçmek açısından kritik bir önem taşımaktadır.
Yaşanan bu acı olay, kadına şiddet konusunda sürdürülen mücadelenin ne kadar hayati olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi. Sinem’in hayatı, mahkeme kararlarının yetersizliğini sergileyen bir örnek olurken, bu tür vakaların önüne geçmek için toplumsal bir dönüşüm gerektiğini de hatırlatıyor. Kadınların seslerinin daha fazla duyulduğu, yaşamlarının korunmasının ön planda tutulduğu bir toplum oluşturmak için hepimizin üzerine düşen sorumluluklar bulunmaktadır. Bu sorunun çözümü için herkesin harekete geçmesi gerektiği aşikardır ve bu tür trajedilerin bir daha yaşanmaması için dur demenin zamanı geldi.