İstanbul, yaz aylarının sıcak ve kurak günlerini geçirmeye hazırlanırken, su kaynaklarıyla ilgili endişeler artıyor. Şehrin su ihtiyacını karşılayan 8 büyük barajın doluluk oranlarının yüzde 50'nin altında olması, yerel yönetimleri ve vatandaşları alarma geçirdi. Özellikle yaz mevsiminde su talebinin artması beklenirken, bu durum su tasarrufunun önemini bir kez daha gündeme getirdi. 2023 yılı itibarıyla İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi (İSKİ) verilerine göre, mevcut barajlarda su seviyeleri, son yılların en düşük oranlarına ulaştı.
İstanbul'un su kaynakları açısından kritik öneme sahip olan barajlardan en önemlileri düzensiz ve az yağış alan yıllar sonrasında endişe verici bir doluluk oranına sahip. Son veriler doğrultusunda Odet ve Terkos barajları yüzde 35 doluluk oranına ulaşırken, Alibeyköy, Sazlıdere, Kazandere, Pabuçdere, Eşme ve Darlık barajları da benzer bir durum sergiliyor. Bu rakamlar, İstanbul'un ihtiyacı olan temiz suyun sağlanmasında ciddi bir tehdit oluşturuyor. Uzmanlar, bu durumu giderek daha da kötüleşen iklim koşullarına ve su tüketim alışkanlıklarına bağlıyor. Ülke genelindeki kuraklık ile birleşince, İstanbul’un su kaynakları ciddi anlamda daralma riskiyle karşı karşıya kalıyor.
Böyle bir doluluk oranında, İstanbul’un gelecekte su krizine girmemesi için su tasarrufunun önemi her zamankinden daha fazla. İSKİ tarafından yapılan çağrılara göre, vatandaşların su kullanımını kısmaları ve tasarrufu teşvik eden davranışları benimsemeleri büyük önem taşıyor. Evlerde, iş yerlerinde ve kamu alanlarında alışkanlıkların değiştirilmesi gerekiyor. Örneğin, duş sürelerinin kısaltılması, tuvaletlerde su tasarruflu sistemlerin kullanılması, bahçelerde veya dış alanlarda sulama işlemlerinin akşam saatlerine kaydırılması gibi küçük ama etkili önlemler, büyük ölçüde su tüketimini azaltabilir. Ayrıca, kamu spotlarıyla bilinçlendirme çalışmaları yapılarak suyun ne denli kıymetli bir kaynak olduğu konusunda farkındalık artırılmalıdır.
Uzmanlar, barajların doluluk durumunu artırmanın yanı sıra, uzun vadede yağmur suyu hasadı gibi yenilikçi yöntemlerin de hayata geçirilmesi gerektiğini vurguluyor. Gelişen teknoloji ile birlikte, bina çatılarında biriken yağmur sularının toplanarak tekrar kullanılması, şehrin su ihtiyacının bir kısmını karşılayabilir. Ayrıca, yeraltı su kaynaklarının korunması amacıyla yapılan düzenlemelerin de önemli bir yere sahip olduğunu belirtmekte fayda var. Su kaynakları yönetimi, hem yerel yönetimlerin hem de bireylerin sorumlu davranmasını gerektiren bir meseledir.
Sonuç olarak, İstanbul'un su kaynaklarının korunması ve su tasarrufu hayati bir zorunluluk haline geldi. Barajların doluluk oranlarındaki bu alarm verici düşüş, hem çevresel hem de sosyal açıdan daha büyük sorunlara yol açabilir. Herkesin üzerine düşeni yapması, gelecekte İstanbul’un su krizini aşmasına yardımcı olacaktır. Bu yönde atılacak adımlar, yalnızca bugünün değil, çocuklarımızın ve torunlarımızın da yaşaması için umut verici bir ortam sağlayacaktır.