87 yaşındaki Hüsamettin Usta, yaşamını el emeğiyle geçiren nadir kişilerden biri. Kendisi, yıllardır süren bir geleneği yaşatmak için var gücüyle çalışmakta. Her gün atölyesine adım atan Usta, raflarda yer alan çeşitli el yapımı ürünleri gözler önüne sererken, bu ürünlerin her birinin ardında bir hikaye olduğunu vurguluyor. Hüsamettin Usta’nın öyküsü, bir yandan zanaatkârlığın ne denli önemli olduğunu gösterirken, diğer yandan da yaş almanın meslek sevgisi üzerindeki etkisini gözler önüne seriyor.
Usta, çocuk yaşta başladığı bu meslek hayatında, birçok teknik öğrenmiş ve zamanla bu teknikleri geliştirerek kendi tarzını oluşturmuş. El emeğiyle yapılan ürünlerin, modern üretim tekniklerine karşı nasıl bir avantaj sağladığını belirten Hüsamettin Usta, “Her bir parça, benim ruhumu taşıyor. Modern yöntemlerle üretilen ürünler bir süre sonra sıradanlaşıyor, ama el emeği eserler her zaman özel kalmayı başarıyor” diyor. İşte tam da bu yüzden Usta, zamana karşı koyan bir ustalık örneği sergiliyor.
Onun atölyesi, yalnızca el yapımı ürünler değil, aynı zamanda eğitim veren bir yer haline geldi. Genç nesile bu sanatı öğretmek için çabalayan Usta, her yaz döneminde düzenlediği atölyelerde, gençleri el sanatlarıyla tanıştırıyor. Katılımcılar, geleneksel yöntemlerle yapmanın inceliklerini öğreniyor, ustayla birlikte çalışarak gerçek bir el sanatçısı olma yolunda adım atıyorlar. Hüsamettin Usta bu duruma, “Bütün hayatım boyunca öğrendiklerimi gelecek nesillere aktarabilmek için varım. Bu mesleği bırakmak istemiyorum” sözleriyle özetliyor.
Zamanla işlerinin tanınırlığı da artan Hüsamettin Usta, sosyal medya ve dijital platformlar sayesinde daha geniş bir kitleye ulaşmaya başladı. Bu yönde yaptığı çalışmalar, ona yalnızca yerel değil, uluslararası alanda da ilgi toplamaya yöneltti. Hüsamettin Usta, “Artık müşterilerim sadece çevremdeki insanlar değil; dünyanın dört bir yanından el emeğime hayran kalan insanlar ile iletişim halindeyim” diyor. Bu sayede, geleneksel sanatların dijitalleşmesine de katkı sağlıyor.
Bunun yanı sıra Usta, el emeği ürünlerinin yanı sıra, bu ürünleri tasarlarken hissettiği duyguları ve anıları da paylaşmayı ihmal etmiyor. Her bir ürün, ona ait bir hikaye barındırıyor. Belki de bu nedenle onun eserleri yalnızca birer nesne olmaktan öte, duygusal bir köprü kuruyor. Özellikle pandemi dönemiyle birlikte, insanların nostaljiye ve geleneksel değerlere olan ilgisi arttıkça, Hüsamettin Usta’nın işleri daha fazla ilgi çekmeye başladı. Eski dönemlere ait el sanatları, birçok kişi için terapi ve huzur kaynağı haline geldi.
Usta, bu süreç içerisinde sağlıklı yaşamı da ihmal etmiyor. 87 yaşında olmasına rağmen enerji dolu bir yaşam sürüyor. Güne erken başlayıp, düzenli ziyaretçileriyle sohbet ediyor, malzemelerini tazeliyor ve sürekli yeni projeler üzerinde çalışıyor. Kendi yaşam felsefesini aktarırken, “İnsanın tutkusu olduğu sürece hayatta kalır. Her sabah yeni bir şey öğrenmek için uyanmalıyız” sözleri, yalnızca mesleki hayatı değil, aynı zamanda yaşam görüşünü de yansıtıyor.
Son olarak, Hüsamettin Usta’nın yaşadığı bu deneyimler, gelecek nesillere ilham olmayı hedefliyor. Onun azmi, yeteneği ve sanat sevgisi, sadece kendi yaşamını değil, birçok insanın hayatını da etkiliyor. Unutulmaya yüz tutmuş el emeği sanatını yaşatmaya çalışan bu azimli zanaatkâr, gelecekte de iz bırakmaya devam edeceğe benziyor. Hüsamettin Usta, sadece bir usta değil; bir mirasın bekçisi ve bir ruhun yansıması olarak yaşama, el emeği sanatına olan tutkusuyla anlam katmaya devam ediyor.